İsrail’de 20’li yaşlardaki bir erkek, İran’la gizli bilgi paylaşmakla suçlanarak gözaltına alındı. Dijital varlıkların casuslukta kullanıldığı yeni bir örnek olan bu olay, kripto paraların yalnızca yatırım aracı değil, aynı zamanda psikolojik savaş ve istihbarat faaliyetlerinin bir parçası haline geldiğini gözler önüne seriyor. Olay, blokzincir tabanlı dijital varlıkların ‘ulusal güvenliği tehdit edebileceği’ yönündeki tartışmaları da tekrar gündeme taşıdı.
Yerel basında çıkan haberlere göre, Tel Avivli 27 yaşındaki zanlı, İran istihbarat birimleriyle aylar boyunca çevrim içi iletişim kurarak çeşitli görevleri yerine getirdi. Bunlar arasında İsrail’deki kamu görevlilerinin evlerinin fotoğraflanması, askeri üslerle ilgili bilgi toplanması ve belirli mesajları içeren duvar yazıları gibi faaliyetler yer alıyor. Uzmanlara göre bu eylemler yalnızca bilgi toplama amacı taşımıyor, aynı zamanda ‘psikolojik harekat’ niteliği taşıyor.
Zanlının bu görevlerin karşılığında binlerce dolar değerinde kripto para aldığı ortaya çıktı. Her ne kadar alınan tutara dair net bilgi olmasa da, ödemenin dijital varlıklar üzerinden yapılmış olması, İsrail makamlarının para hareketlerini takip etmesini zorlaştırıyor. Bu durum, kripto paraların izlenemez olma özelliği dolayısıyla kriminal faaliyetlerde nasıl avantaj sağladığını bir kez daha gösteriyor.
Olayla ilgili soruşturmayı yürüten güvenlik birimleri, zanlının evinde çok sayıda bilgisayar ve dijital depolama aygıtına el koydu. İsrail basınına göre bu cihazlarda İranlı ajanlarla yazışmalar ve verilen görevlerin izleri yer aldı. Tel Aviv Sulh Ceza Mahkemesi, zanlının soruşturma süresince gözaltında kalmasına hükmederek tutukluluğunu 26 Haziran’a kadar uzattı.
Olay sonrası İsrail iç istihbarat servisi Shin Bet ve polis ortak bir açıklama yaparak halkı uyardı. Yetkililer, ‘düşman devletlerin sosyal medya üzerinden vatandaşları tuzağa düşürmeye çalıştığı’ yönünde artan girişimlere dikkat çekti. Ayrıca, bu tür durumlarda hukuk önünde ciddi yaptırımların uygulanacağının da altını çizdiler.
Bu olaydan kısa bir süre önce İran'da ülkenin en büyük borsalarından biri olan Nobitex’te yaşanan siber saldırı sonucu yaklaşık 90 milyon dolar değerinde kripto varlık çalınmıştı. İran bu gelişme üzerine kripto para düzenlemelerini sıkılaştırmıştı. Son casusluk olayı da bu bağlamda değerlendirildiğinde, dijital varlıkların hem ‘finansal özgürlük’ sembolü hem de ‘güvenlik tehdidi’ oluşturabilecek nitelikte olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Olayın Başkan Trump’ın ara buluculuğunda ilan edilen İran-İsrail arasındaki geçici ‘ateşkesin’ hemen ardından yaşanmış olması ise dikkat çeken diğer bir unsur. Kripto paraların yalnızca terör finansmanı ya da dolandırıcılıkta değil, artık ülkeler arası ‘istihbarat savaşlarının’ da aracı haline geldiği bu olayla bir kez daha görülmüş oldu. Bu nedenle, dijital varlıkların daha ‘etik’ kullanılmasını sağlamak ve uluslararası ölçekte daha sıkı düzenlemeleri hayata geçirmek gerektiği yönünde sesler yükseliyor.
Bilginin fiziksel engel tanımadan sınırları aşabildiği bu dijital çağda, kripto paralar hem özgürlüğün hem de savaşın sembolü haline gelebiliyor. Endüstri paydaşları ve hükümetler, bu tür ‘tehlikeli kullanım örneklerini’ önlemek için daha etkili çözümler ve sistematik önlemler geliştirmek zorunda.
Yorum 0